Ana içeriğe atla

CHUNGKİNG EXPRESS İNCELEME

    Son zamanlarda yalnız yaşadıkça yazmalarım ve ilhamım arttı ama bu yazıların hepsi dergilere gitti. Şimdi bloğumun uzun zaman öyle tıkanıp kaldığını fark edince bari bir film yazısı yazayım düşüncesi oluştu. Madem öyle Chungking Express'ten başlayalım.  Bu film İnstagram'da takip ettiğim bir sayfada Şef Salatası sahnesi ile ilk olarak karşıma çıkmıştı. Faye Woo'nun müthiş tavırları ilgimi çekti ve hemen izleme listeme girmiş oldu. Allah'ım ben filmin ilk yarısını annemle memlekette izlerken uyuşturucu piyasası, gizemli kadın vs. herhalde olaylar olaylar olacak kafasında idim. Ne yalan söyleyim kadının müthiş havası dışında beni çeken bir şey olamadı hep bir olay beklediğimden ötürü sanırım. Daha sonra asıl yaşadığım yere dönüp yalnız yaşamaya devam ettiğim ve bunun aile evinden "henüz" dönmüş olduğum için daha da zorlu hissettirdiği zamanlarda filmin devamını izledim. Ben bu sefer polis 633'e ve Faye'e aşık oldum. Adam o nasıl bir karizma dedirtiyor. Zaten kendisinin sinema lakabı "the man who can speak with his eyes" olan bir adamdan bahsediyoruz. Evet, Tony Leung. Faye'e gelince film boyunca tüm sevimliliğiyle bizi kendisine çekiyor ve nasıl olur da 633 onu fark etmez diye hayıflanıp duruyoruz. Ayrıca o cadı hostese gelince 633ü asla hak etmediğini düşünüp çileden çıkıyoruz. Filmin yönetmeni Wong Kar-Wai bu film ile en neşe dolu yapımlarından birini de ortaya koymuş oluyor. Özellikle ikinci hikaye için bunu söyleyebilirim. Wong  Kar-Wai'nin Tony Leung'ı oynattığı bir başka meşhur filmi de bu film sayesinde izleme listeme girdi. O da "In the mood for love" filmidir. 
    Her neyse biz hikayemize dönelim. Hikayede sabırla doğru zamanı beklemek faktörü ilgimi çekti. Bir şey olacaksa olur zaten zorlamaya gerek yoktur. Fakat olmayacaksa olmayacaktır aynı şekilde zorlamaya gerek yoktur. Faye'nin karşılıksız bir aşkın içindeyken o tüm beklentisiz bekleyişi ve pozitifliği beni hayli etkiledi. Faye aynı zamanda bu aşk sayesinde bir rakip elde etmiş ve bu hayatta o da bir hostes olmak istediğini fark edebilmişti. Bu bakımdan da ilginç bir gelişim sergiledi film. Faye, 633 onu fark ettiğinde bu duruma hemen atlamak yerine bunu da zamana bırakması ile benden tüm artı puanları aldı. 
    Film birçok dalda yönetmenine ve oyunculara ödül getirmiştir. Quentin Tarantino'nun da en sevdiği filmmiş sanırsam. Ayrıca izlemek isteyenlere bir uyarı vereyim. Film bittikten sonra yaklaşık bir ay boyunca her yerde her şekilde California Dreamin' şarkısını dinlerken buluyorsunuz kendinizi. 
    Filmi rahatlıkla hayatta başınıza bir şey geldiğinizde oturup izlenecek filmler listesine alıyorum ve şiddetle izlemenizi tavsiye ederek yazıma son veriyorum. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖLÜM VAR, ÖYLEYSE YAŞAYALIM   Çok yoğun bir günün ardından oradan oraya koşturmuş, bir sürü sıra beklemiştim. Sabahtan beri aç olduğum için karnımı doyurmak adına bir yerlere girdiğimde kendini bilmez bir adamın çocuğunun yanında karısına bağırmasına şahit oldum. Şehir, modernite, herkes çok mu mutlu gibi şeyler düşünüyordum o sırada. Birden bütün düşüncelerim o tek gerçeklikle yıkıldı. Benim müdahale etmem ve etmemem sorunsalı etrafında düşünürken çok öfkelendiğimi ve bu öfkeyle kalkarsam zararla oturacağıma karar vermiştim ki kadın müdahale etti; bağırma diyerek. Neyse işte ardından bir hat taşıma işlemi yüzünden babamı meşgul ettiğim ıvır zıvırlarla babamla aramız gerilmişti. Kafamda bütün bunlar ile yolda yürüyordum. Hayat acımasızdı ve ben yalnız... Yürüyüşüm devam etti. Kulakığımı takmıştım. En sevdiğim alacakaranlık vakitlerinde camekan önlerinden akıp geçiyordum. Yürüdüm, yürüdüm. Düşünceler çok uzaklaşmıştı. Önce tatlı bir rüzgar esti. Sonra önüme çok hoş şehir manzaraları düş
 İlk Adım      Okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, kimi zaman yazarlara ulaşmam, onlarla yazışmalarımın uzun zamandır beni sürüklediği bir yol var: Yazmak. Çok şehir değiştirdim. Pek çok farklı sosyal ortamda bulundum. Okullardan okullara, kurslardan kurslara, otobüslerden metrobüslere öylece sürüklenip dururken çok düşünürdüm. Şu anda ise mesleğimi, yaşadığım şehri, arkadaş çevremi değiştirmiş, ailemden uzaklaşmış, yalnız ve yeni bir hayata adım atmışken bir içsel yolculuğa çıkmış olduğumu fark ettim. Bu süreci de yazarak gözlemlemek ve belki de bu şekilde birilerine ulaşmak istiyorum.      Süreç, içimde kaldı dediğim her şeyle başladı. Her nefesin yeni bir hayat bahşettiğini bildiğim bu yirmi yedi yaşıma asılıp kalmak istiyorum bazen. Bisiklet sürdüğüm, deniz kokladığım, bergamotlu çay içtiğim sıralardayım. Papua Gine'de yeni bir hayata başlayan Cambly eğitmenlerim gibi olmasam da bir varoluşsal iç yolculuk mevcut :) Her neyse yolun bir sonu var biliyorum, o beni ne kadar tatmi
 BİRAZ FARKLI MIYIM ACABA? Son zamanlarda o kadar çok genç böyle düşünmeye başlamış ki. 2023'te Google'da en çok aratılan şeyler arasında "Ben farklı mıyım? Ben kimim? Neden sevilmiyorum ?" gibi şeyler olduğunu duyduğumda (Bu Mu Yani? podcast yayınında) işte bu dedim. Gençler sorguluyor ve de sonra bu sorgulamaları sorun mu acaba diye düşünüyor. "Biraz farklı olmanın nesi var ki? Hem özgüven bile kazandırıyor insana", demişti biri. Daha doğrusu bir reçelblog yazısında okumuştum.  Ben de biraz farklıyım ama farklı durmayanlardanım. Gizem severim, kasvet severim. Siyahı beyazdan, yağmuru güneşten çok severim. Çok düşünürüm, hızlı hızlı akıp gider düşünceler kafamdan. Falan filan teyze ve amcaların beni hapsettiği kalıplara benzemiyorum (onlar bunu bilmese de :)). Annem neden her şeye kafa yorduğumu merak eder hep. Bilmem belki bu bir varoluş biçimi. Bu dünyayı, bu düzeni, etiketleri sorgulayan biriyim. Zamanında zihnimi o kadar susturmak istemiştim ki bu yüzde